5 Mart 2014 Çarşamba

BAHÇALAARDA BÖRÜLCEEE..
Bugünü size yaşadığım yeri anlatmak için değerlendiricem. Öyle icap eder. Her yeri yaz yaşadığın yeri yazma. Nankör demezler mi? Bir çoklarının-neden olduğunu anlamasamda-küçük İstanbul dediği Çorlu,Trakya bölgesinin illeri de dahil olmak üzere en büyük yerleşimi.
Çorlunun en cazip yanlarından biri İstanbul’a yakınlığı. Bu sebeple bir çok kişi İstanbul’da yaşar Çorlu’da çalışır ya da tersi.. Ben sık sık otobüs yolculuğuyla Esenler otogarı, oradan toplu taşımla hooop Taksim der, arkadaşlarımla gezer tozar eve dönerim. Dönüş yolunda, otobüsün hareketinden hemen sonra görevli kişi kimin nerede ineceğini sorar. Not aldığı yanıt çoğu kez Orion’dur. İlk geldiğimde çok şaşırmıştım. Orion ne ola ki. Öğrendim. Bildiğimiz AVM, küçümen cinsinden ve Çorlu’nun kalbi… İşte bu da kalbin kapısı!
Şehrin girişindeki Tankut ÖKTEM’in eseri,  kurtuluş savaşı kompozisyonu, en sevdiğim anıt.
İki cepheside işlenmiş. Arka cephesinde; anıtın düşmanlık için değil bir daha böyle kara günler yaşanmaması için yapıldığı yazılı. Bir diğer anıt geniş bir yeşil alan içindeki şehitlik… 
Bir çok ilimizde var olmayan park ve küçük de olsa meydanlar çeşitli yerlere serpiştirilmiş. Bunların bir kaçı geniş refüjleri değerlendirmek için yapılmış olsa da sonuç olarak park. Piknik yapmak, dinlenmek, yürümek ya da bisikletle dolaşmak için bizleri bekleyen, oldukça büyük bir alana kurulmuş Cumhuriyet parkımız en geniş yeşil alan. Eski Çorlu’nun Anadolunun her kasabasında görebileceğiniz asıl çarşısı Saray caddesi benim sevdiklerimden. Karışık kuruşuk ama samimi. Bir de İşcanlar çarşısı var. Orası olmasa Çorlulu ne yapar bilmem. Terzisi, yüncüsü, çamaşırcısı, hobi malzemecisi gibi envai çeşit ürün satan dükkanlar, her çeşit düğün ve özel gün etkinliğiniz için süslü giysi ve eşyalar burada.
Küçük şehirde yaşamanın en büyük artısı bir uçtan diğer uca araçla on dakikada gidebiliyor olmak. Büyük şehrin sıcak, yoğun, telaşlı ve sosyal ortamından uzak kalmaksa avantaj mıdır dezavantaj mı siz karar verin. Zaman zaman turneye çıkan tiyatro topluluklarının  oyunlarını sergilediği Memduh Şevket Esendal sahnemiz ve  bir adet sinema salonumuz sinema ve tiyatro açlığımızı gideriyor. Etrafa göz gezdirdiğinizde ağaçlarla kaplı bir dağ, keltepe ya da herhangi bir ormanlık alan göremezsiniz. Penceremden baktığımda hep dağ gördüğüm yerlerde yaşadım. Çok özlüyorum. Ağaç, çiçek, böcek hak getire. Bunun iyi bir yanı da var elbette. Bahar gelince aksırık tıksırık yok. Alerjik bünyeler için ideal. Nisandan başlayarak her yer önce sapsarı kanola, sonra yine sapsarı ayçiçeği ve sonra yine sapsarı buğday tarlalarıyla bezenir. Çorlu ve çevresinde en çok sevdiğim budur işte.        
 Çok çok eski zamanlardan hatta ne demekse tarih öncesi zamanlardan beri var olduğu söylenen Çorlu Osmanlı için önemli bir konaklama yeri olmuş. Çeşitli savaşlara ki en önemlisi II. Bayezıt ile oğlu Yavuz (Sultan Selim) arasındaki taht kavgası, sahne olmuş. 1512 yılında II. Bayezıt ve sekiz yıl sonra oğlu Yavuz burada, kavga ettikleri bu topraklarda vefat etmişler. Bu günlerde yeni yapılanma mücadelesi veren Kırım’ın 18. yüzyılda göçe zorlanan halkının bir kısmı buraya yerleştirilmiş. Balkan savaşlarında mihenk noktası olmuş ilçede tarihi olayları yansıtan yapı, müze yok desem inanın. Şaşırtıcı ama böyle. Tarihi iki camiden biri,
çatısı kiremit kaplı Fatih camisi 1453 yılında,
Süleymaniye camisi  1521 yılında yapılmış. 
Eskilerden kalma, bazıları hala kullanılan çeşmeler
bir de belediye binası var. 
Belediye binası şu sıralarda restore ediliyor. Kim bilir belki siz burayı ziyaret edene kadar bitmiş olur. Beş yıldır burada yaşıyorum bir kalesi varmış diye duydum ama henüz görmedim. Nerede olduğunu bilmiyorum. Beş yıl kadar önce kurulan bir havaalanımız var. Ankara seferleri yapıyorlar. Oradan başka yere gitmek isterseniz bağlantılı uçaklarımız mevcut efendim. Bu vesileyle bir de ricam var Wright kardeşler cennette değilse lütfen oraya gönderilsinler. Son yıllarda rakamlara bakmadan gözle görülür bir şekilde nüfusun arttığı iddiasındayım. Caddelerde birilerine çarpmayayım diye dikkat ediyorsunuz. Abarttımmı ne? Yok canım Bodrum gibi değil ama hakikaten çok kalabalık oldu.  Moda olan kahve sarayı, kahve konağı, kahve şusu, kahve busu gibi salonlar ard arda açılıp her köşe başında arkadaşlarla kahve içip sohbet ederek zaman geçirmemiz için ideal mekanlar oldular. Geçen gün Edirne ciğeri yemek için uzaklara gitmemize gerek bırakmayan  küçük bir aile işletmesi keşfettim. Arkadaşlarımın önerisiyle denediğim Akıncılar caddesindeki Kalender tava ciğercisini şiddetle öneriyorum.
Tatlı severler için  Omurtak caddesindeki Balaban tatlı salonunun profiterolü..
Son söz olarak Çorlunun turistik bir nokta olmadığını söyleyebilirim. Yine de gelmek isterseniz hoş gelirsiniz.
 Bir Çorlu türküsüyle oynayarak veda edelim.

Çorlu için yazdığım ikinci bölüm burada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder