8 Ocak 2015 Perşembe

MONTECATINI  ve PISA 
Mine Kayam
Avrupa’da yaşayıp Aralık ayı gelince ister istemez kendimizi buradaki adıyla Natale yaygın adıyla Noel heyecanına kaptırıyoruz.  Şehrin ve evlerin ışıklandırılması, noel pazarları derken sonunda tatil de geldi.  Oldukça uzun, tam 19 günlük bir tatil. Uzun süre, kış mevsimi olduğu için nereye gideceğimize karar veremedik ama sonunda biraz güneye inelim dedik. Böylece soğuktan da daha az etkilenecektik.  Dört gün Floransa dört gün de Roma… İkisi de buraya geldiğimden beri görmeyi çok istediğim yerler. 
Şehirlere karar verdikten sonra nasıl gideceğimiz de çok önemli. Her ikisi de tarihi şehirler olduğu için arabayla gitmek sıkıntılı oluyor. Floransa’nın neredeyse hemen hemen tüm gezilecek yerlerine arabayla girmek yasak.  Roma’da da durum çok farklı değil.  Uzun tartışmalarımızın sonunda yol uzun olduğu birazda galiba rahatımıza düşkün olduğumuz için arabayla gitmeye karar verdik.
Otelleri ve gezilecek yerleri araştırırken Türkiye’den gelen tur otobüslerinin Montecatini Terme diye bir şehirde kaldıklarını okudum ve hızlı bir araştırmayla çok uygun fiyata dört gün kalacağımız bir otel buldum. Otoparkı yok, ancak yürüme mesafesinde ücretsiz otopark var veya otel size 3 Euro’luk tüm gün geçerli bir bilet veriyor, böylece ücretli yere çok ucuza park edebiliyorsunuz.
Montecatini Terme’yi sadece konaklama yeri olarak düşünmüştük ama çok beğendik ve bir günümüzü buraya ayırdık. Geldiğimizde küçük, sevimli bir yer demiştik, ancak mini trenle yaptığımız şehir turunda hiç de küçük olmadığını gördük.
Her yer oteldi, o zaman yalnızca Türk turlarının değil herkesin burayı Floransa için bir üs olarak kullandıklarını anladık. Sokaklarda sadece yabancı değil İtalyan turistlerde vardı.
Adında anlaşılacağı gibi termal bir şehir burası, hatta aşağıdaki fotoğraflarda görüldüğü gibi eski bir Roma hamamı bile varmış, ama artık turistik bir ziyaret yeri olarak kullanılıyor. 

Burası da tarihi  kaplıcaların olduğu yerde turistler için kitapçı olarak kullanılan bir binanın içi.
 Ben duvarlara ve tavana bakmaktan kitaplarla ilgilenemedim.
Olmazsa olmazlarımızdan pazara girmeden olur mu? Altar’ın isyan çığlıklarına rağmen hızlı bir tur attım ve dayanamayıp el işi tahta kaşıklardan aldım. Bunlar zeytin ağacından yapılıyormuş. Et kesme tahtaları çok ilginçti, bizimkiler gibi düzgün dikdörtgen ya da kare değil yamuk şekillerdeydi.

Montecatini Terme akşamları da cıvıl cıvıldı. Herkes sokaklarda dolaşıyordu ve Noel sebebiyle dükkanların hemen hepsi açıktı.
Montecatini Terme’den Montecatini Alto’ya çıktık, “alto” İtalyanca yüksek demek yani “Yukarı Montecatini”ye çıktık. Yaz döneminde funiküler (burada çok kullanılan raylı değil dişli çarkları olan bir tren vagonu) ile çıkılıyormuş. Kış döneminde çalışmadığı için biz arabayla çıktık. Uzak değil, sadece üç kilometre. Harika bir yer, burası gerçekten küçük ve sakin bir kasaba.
Montecatini Alto
Yukarıya çıktığınızda Montecatini Terme’yi seyrediyorsunuz. 
Burası da kasabanın meydanı.

Böyle dar sokakları ve sevimli evleri var.

Adını duyduğum Guisti kafeye girip, kahvelerimizi ve tatlılarımızı yedikten sonra aşağıya iniyoruz.
Burayı gezmek hesapta yoktu ama değdi doğrusu.
Geziye başladığımızda ilk durak güzergahımızın üzerinde ve Montecanini’ye çok yakın olduğu için Pisa… Buraya kadar gelip de meşhur Pisa kulesini görmeden olmazdı. Erkenden yola çıkıp ilk günün öğleden sonrasını Pisa’ya ayırdık. Pisa’da araç parketmede hiç sorun yaşamadık. Pisa, Arno nehri kıyısında kurulmuş ancak nehir kenarındaki duvarları o kadar yüksek yapmışlar ki yürürken hiçbir şey göremiyorsunuz, sadece duvar, hiç hoş değildi.
Bu fotoğrafı da oldukça zor çektim.

İşte burası da Mucizeler Meydanı. 
Bu da meşhur eğik kulemiz, görür görmez üçümüzde “ama bu resimlerinden daha eğikmiş” diyerek baktık. Pisa Kulesi aslında Katedralin çan kulesi. Mucizeler meydanında Katedral, Vaftizhane ve Çan Kulesi var. Bu çan kulesinin tek özelliği eğik olması değilmiş, normalde çan kuleleri vaftizhaneye ya da katedrale yapışık veya çok yakın olarak yapılırmış ama bu kule onlardan uzak olan tek kuleymiş. Yapımına 1173 yılında başlanmış fakat savaşlar nedeniyle ancak 1370 yılında bitirilebilmiş. Zemin çok yumuşak olduğu için daha inşaat sırasında eğilmeye başlamış, nedenini anlamadığım bir ısrarla bitirmeye çalışmışlar ve neredeyse 200 senede bitmiş. 
Kuleye 293 basamakla çıkılıyor, 58 m. yükseklikte ve 7 tane çanı var. Kuleye çıkış 18 Euro, biz çıkmadık. Bence aşağıdan görüntüsü daha etkileyici.
Herkes kuleye destek verir biçimde fotoğraf çektiriyordu, ben de biraz değişik olsun dedim. Pisa yolculuğumuz, akşama doğru Aralık güneşi batarken sona erdi ve Montecatini’ye otelimize döndük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder